29-05-2008
2008 Avrupa Kültürlerarası Diyalog Yılı
Audio
JavaScript & Adobe Flash Player erforderlich.
JavaScript & Adobe Flash Player erforderlich.
Etnik veya dini farklılıklar, özellikle göç eden insanlar arasındaki karşılıklı anlaşmazlıkları yoğunlaştırıyor. Dolayısıyla günümüzde kültürlerarası diyalog çok önemli ve Avrupa bu konuya bütün bir yıl adadı. Avrupa Kültürlerarası Diyalog Yılı fikri, 8 Ocak tarihinde Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da doğdu.
Girişimin amacı, kültürler arasındaki anlaşmayı pekiştirmek, Avrupa vatandaşlarının, kültürel açıdan zengin, ama aynı zamanda zor olan ortamda yaşamasını sağlamaktır. Dolayısıyla ‘Çeşitlilikte Beraber Olalım’ sözleri, yılın motosu seçildi. Haziran ayının sonunda Avrupa Komisyonu üyelerine özürlü insanlara karşı ayrımcılıkla mücadele direktif tasarısı tanıtılacak. Bu münasebetle yaklaşık iki ay önce Avrupa milletvekili Mariela Baeva, özürlü kişilerin sorunlarıyla ilgili olarak Sofya’da bir toplantı düzenledi ve şunları belirtti: ‘Bulgaristan’daki özürlü insanların iş piysasına ulaşımı, tatmin edici bir durumda değil. Ancak bu, sadece Bulgaristan’da ve AB ülkelerinde geçerli değil. Özürlü kişiler arasındaki işsizliğin, diğer insanlar arasındakine nazaran iki kat daha yüksek olduğunu gözönüne tutmalıyız. Bu bağlamda Bulgaristan, özürlülerin iş piyasasına girmesi için milli ve bölgesel seviyede ne gibi girişimler başaltabileceğini düşünmeli.’
Tarihçi Andrey Melamed, şunları anlatıyor: ‘Bütün Bulgar kültürü, bugün Bulgar dediğimizin şekillenmesi süreci, çeşitli etnik toplulukların ve kültürlerin yüzyıllarca birarada bulunmasının ürünüdür. Protobulgar, Islav, Yunan, Yahudi, Ermeni, Gürcü ve Traklar, günümüz Bulgarını oluşturuyor. O açıdan Bulgarlardan daha hoşgörülü insanlar olduğu şüpheli. Bulgarların diğer bir yanı, bilinmeyene, yabancıya karşı merakı. Son zamanlarda yalancı bir yurtseverlik baş göstermeye başlıyor. Ancak bence bu eğilimin geleceği yoktur. Bulgaristan eğitim sisteminin önceliklerinden biri, Avrupa’nın bizim hakkında bildiğine nazaran bizim, her zaman Avrupa hakkında daha çok bildiğimiz.’
Gazeteci Ergül Bayraktarova, şunları paylaşıyor: ‘Diğer kültürleri temsil eden insanlara karşı önyargılarım yok. Yardım veya ortak iş için herkese aynı şekilde davranırdım. İstanbul’da öğrenciyken Japonya, Amerika, Afganistan ve Sudan’dan arkadaşlarım vardı. Çok güzel anlaşırdık. Herkesin kültürü farklıydı, ama birlikte geçirdiğimiz zaman içerisinde birbirimizi daha iyi tanıdık. İstanbul, kozmopolitan bir şehir. Orada çok yabancı var. Türkler, onlara büyük bir misafirperverlik ve anlayışla yaklaşmaya alışmıştır. Türkiye ile Bulgaristan arasında büyük bir fark yok. Sınırların açılmasıyla insanların görüş açısı da değişiyor. Prensip olarak diğer insanlara karşı hoşgörülü olmak için çevrendekileri sevmelisin, kendi kültürünü tanıyıp önem vermelisin.’
Teknik yapımda çalışan Silvia Emiriyan, görüşlerini şöyle dile getiriyor: ‘İnsanın diğer kişilerle temas kurması, iletişimde bulunması kabiliyeti, sabit bir şey değil, gelişen, eğitilen bir şey. Bu yetenek, diğerlerin kültürünü tanımakla alakalı. Son yıllarda insanların, diğer kültürleri tanıması için çok yapılıyor, çok program ve proje geliştiriliyor. Bir azınlık temsilcisi olarak ben, farklı bir yaklaşımla, ciddi önyargılarla karşılaşmadım. Her şeye rağmen Bulgarların anlamadığı şeyler var. Mesela Romanlar hakkında daha çok bilseydik, onlara karşı daha hoşgörülü olurduk. İnsanların bir arada, birlikte yaşaması için kültürleri birbirinin içine girmeli.’
Bu yılın 17 Mayıs tarihinde Fransa’nın Saint-Germain-en-Laye (Sen Jermen an Le) şehrinde düzenlenen ‘Avrupa Pazarı’ etkinliği, kültürler arası diyalog için bir örnek sayılıyor. Katılımcılar arasında Yvelines Sakinlerinin Avrupa Evi isimli teşkilatın temsilcileri de bulunuyordu. Forum esnasında ‘Fransa-Almanya Tarihi Ders Kitabı – Ortak Avrupa Birliği Tarihi Ders Kitabına İlk Adım’ ve ‘Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı’nın Kilit Önceliği Sabit Gelişim’ adları altında iki yuvarlak masa toplantısı da yapıldı. Yvelines Sakinlerinin Avrupa Evi teşkilatının genel sekreteri Regina Lecointe (Regina Lökoen), şunları izah ediyor: ‘Burada Fransa’nın Saint-Germain-en-Laye şehrindeki ‘Avrupa Pazarı’ söz konusudur. Saint-Germain-en-Laye, bir Avrupa kentidir, 10’dan fazla bölümü olan kolejiyle bir kozmopolitan şehirdir. Bu yüzden Saint-Germain-en-Laye’nin belediye başkanı, ‘Avrupa Pazarı’nı daha da geliştirmek istiyor. Yıllarla bu etkinliğin önemi artıyor. ‘Avrupa Pazarı’nda bizim de bilgi standımız var. Bu etkinliğin temel amacı, ayrı ülkelerin kültürlerini tanıtmak, gözler önüne sermektir. 27 üye ülkenin kendi standları olduğu ‘Avrupa Pazarı’nda folklor dansları ve mutfak tanıtımı gibi çeşitli kültür etkinlikleri vardı. Bulgaristan’ın bilgi standına yüksek değer verildi.’
‘Ortak AB tarihinin yazılması, kültürlerarası diyalog kurulmasına ilk adım sayılabilir mi?’ sorusuna Regina Lecointe, şöyle cevap veriyor: ‘Öyle de denilebilir, çünkü bütün 27 üye ülkenin çok ama çok önemli geçmişi var. Geleceğe doğru bakmadan önce geçmişi konuşmalıyız. Ancak bunun yanı sıra geleceğe yönelik politikayı belirlemeliyiz. Gelecek de önemli, geçmiş de önemli ve Avrupa vatandaşları, ikisinin çevresinde birleşmeli.’
Regina Lecointe, ‘Şimdi Avrupa Parlamentosu ile İşbirliği İçinde Çalışıyoruz’ projesi hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor: ‘Bu çok çok önemli, çünkü Avrupa Parlamentosu, Avrupa’daki sesimizdir. Tam Avrupa Parlamentosu’nda vatandaşların sesi duyuluyor. Bu da, Avrupa Parlamentosu’nun, demokrasinin koruyucusu olduğu anlamına geliyor. O yüzden Avrupa Parlamentosu çok önemli.’
‘Şimdi Avrupa Parlamentosu ile İşbirliği İçinde Çalışıyoruz’ dizisi, Bulgaristan Radyosu, RFI – Romanya ve Yvelines Radio – Fransa tarafından yayınlanıyor. Soru, yorum ve önerilerinizi info@europe.bg adresine gönderebilir, ayrıntılar için ise www.parliament.europe.bg web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yazı: Eli Gekova, Diyana Hristakieva, Maya Pelovska, Blagorodna Georgieva
Türkçesi: Rayna İvanova
Girişimin amacı, kültürler arasındaki anlaşmayı pekiştirmek, Avrupa vatandaşlarının, kültürel açıdan zengin, ama aynı zamanda zor olan ortamda yaşamasını sağlamaktır. Dolayısıyla ‘Çeşitlilikte Beraber Olalım’ sözleri, yılın motosu seçildi. Haziran ayının sonunda Avrupa Komisyonu üyelerine özürlü insanlara karşı ayrımcılıkla mücadele direktif tasarısı tanıtılacak. Bu münasebetle yaklaşık iki ay önce Avrupa milletvekili Mariela Baeva, özürlü kişilerin sorunlarıyla ilgili olarak Sofya’da bir toplantı düzenledi ve şunları belirtti: ‘Bulgaristan’daki özürlü insanların iş piysasına ulaşımı, tatmin edici bir durumda değil. Ancak bu, sadece Bulgaristan’da ve AB ülkelerinde geçerli değil. Özürlü kişiler arasındaki işsizliğin, diğer insanlar arasındakine nazaran iki kat daha yüksek olduğunu gözönüne tutmalıyız. Bu bağlamda Bulgaristan, özürlülerin iş piyasasına girmesi için milli ve bölgesel seviyede ne gibi girişimler başaltabileceğini düşünmeli.’
Tarihçi Andrey Melamed, şunları anlatıyor: ‘Bütün Bulgar kültürü, bugün Bulgar dediğimizin şekillenmesi süreci, çeşitli etnik toplulukların ve kültürlerin yüzyıllarca birarada bulunmasının ürünüdür. Protobulgar, Islav, Yunan, Yahudi, Ermeni, Gürcü ve Traklar, günümüz Bulgarını oluşturuyor. O açıdan Bulgarlardan daha hoşgörülü insanlar olduğu şüpheli. Bulgarların diğer bir yanı, bilinmeyene, yabancıya karşı merakı. Son zamanlarda yalancı bir yurtseverlik baş göstermeye başlıyor. Ancak bence bu eğilimin geleceği yoktur. Bulgaristan eğitim sisteminin önceliklerinden biri, Avrupa’nın bizim hakkında bildiğine nazaran bizim, her zaman Avrupa hakkında daha çok bildiğimiz.’
Gazeteci Ergül Bayraktarova, şunları paylaşıyor: ‘Diğer kültürleri temsil eden insanlara karşı önyargılarım yok. Yardım veya ortak iş için herkese aynı şekilde davranırdım. İstanbul’da öğrenciyken Japonya, Amerika, Afganistan ve Sudan’dan arkadaşlarım vardı. Çok güzel anlaşırdık. Herkesin kültürü farklıydı, ama birlikte geçirdiğimiz zaman içerisinde birbirimizi daha iyi tanıdık. İstanbul, kozmopolitan bir şehir. Orada çok yabancı var. Türkler, onlara büyük bir misafirperverlik ve anlayışla yaklaşmaya alışmıştır. Türkiye ile Bulgaristan arasında büyük bir fark yok. Sınırların açılmasıyla insanların görüş açısı da değişiyor. Prensip olarak diğer insanlara karşı hoşgörülü olmak için çevrendekileri sevmelisin, kendi kültürünü tanıyıp önem vermelisin.’
Teknik yapımda çalışan Silvia Emiriyan, görüşlerini şöyle dile getiriyor: ‘İnsanın diğer kişilerle temas kurması, iletişimde bulunması kabiliyeti, sabit bir şey değil, gelişen, eğitilen bir şey. Bu yetenek, diğerlerin kültürünü tanımakla alakalı. Son yıllarda insanların, diğer kültürleri tanıması için çok yapılıyor, çok program ve proje geliştiriliyor. Bir azınlık temsilcisi olarak ben, farklı bir yaklaşımla, ciddi önyargılarla karşılaşmadım. Her şeye rağmen Bulgarların anlamadığı şeyler var. Mesela Romanlar hakkında daha çok bilseydik, onlara karşı daha hoşgörülü olurduk. İnsanların bir arada, birlikte yaşaması için kültürleri birbirinin içine girmeli.’
Bu yılın 17 Mayıs tarihinde Fransa’nın Saint-Germain-en-Laye (Sen Jermen an Le) şehrinde düzenlenen ‘Avrupa Pazarı’ etkinliği, kültürler arası diyalog için bir örnek sayılıyor. Katılımcılar arasında Yvelines Sakinlerinin Avrupa Evi isimli teşkilatın temsilcileri de bulunuyordu. Forum esnasında ‘Fransa-Almanya Tarihi Ders Kitabı – Ortak Avrupa Birliği Tarihi Ders Kitabına İlk Adım’ ve ‘Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı’nın Kilit Önceliği Sabit Gelişim’ adları altında iki yuvarlak masa toplantısı da yapıldı. Yvelines Sakinlerinin Avrupa Evi teşkilatının genel sekreteri Regina Lecointe (Regina Lökoen), şunları izah ediyor: ‘Burada Fransa’nın Saint-Germain-en-Laye şehrindeki ‘Avrupa Pazarı’ söz konusudur. Saint-Germain-en-Laye, bir Avrupa kentidir, 10’dan fazla bölümü olan kolejiyle bir kozmopolitan şehirdir. Bu yüzden Saint-Germain-en-Laye’nin belediye başkanı, ‘Avrupa Pazarı’nı daha da geliştirmek istiyor. Yıllarla bu etkinliğin önemi artıyor. ‘Avrupa Pazarı’nda bizim de bilgi standımız var. Bu etkinliğin temel amacı, ayrı ülkelerin kültürlerini tanıtmak, gözler önüne sermektir. 27 üye ülkenin kendi standları olduğu ‘Avrupa Pazarı’nda folklor dansları ve mutfak tanıtımı gibi çeşitli kültür etkinlikleri vardı. Bulgaristan’ın bilgi standına yüksek değer verildi.’
‘Ortak AB tarihinin yazılması, kültürlerarası diyalog kurulmasına ilk adım sayılabilir mi?’ sorusuna Regina Lecointe, şöyle cevap veriyor: ‘Öyle de denilebilir, çünkü bütün 27 üye ülkenin çok ama çok önemli geçmişi var. Geleceğe doğru bakmadan önce geçmişi konuşmalıyız. Ancak bunun yanı sıra geleceğe yönelik politikayı belirlemeliyiz. Gelecek de önemli, geçmiş de önemli ve Avrupa vatandaşları, ikisinin çevresinde birleşmeli.’
Regina Lecointe, ‘Şimdi Avrupa Parlamentosu ile İşbirliği İçinde Çalışıyoruz’ projesi hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor: ‘Bu çok çok önemli, çünkü Avrupa Parlamentosu, Avrupa’daki sesimizdir. Tam Avrupa Parlamentosu’nda vatandaşların sesi duyuluyor. Bu da, Avrupa Parlamentosu’nun, demokrasinin koruyucusu olduğu anlamına geliyor. O yüzden Avrupa Parlamentosu çok önemli.’
‘Şimdi Avrupa Parlamentosu ile İşbirliği İçinde Çalışıyoruz’ dizisi, Bulgaristan Radyosu, RFI – Romanya ve Yvelines Radio – Fransa tarafından yayınlanıyor. Soru, yorum ve önerilerinizi info@europe.bg adresine gönderebilir, ayrıntılar için ise www.parliament.europe.bg web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Yazı: Eli Gekova, Diyana Hristakieva, Maya Pelovska, Blagorodna Georgieva
Türkçesi: Rayna İvanova